Adalet ve sorumluluk duygusu
Bende
coşkun bir toplumsal adalet ve sorumluluk duygusu vardır, ama nedense
insanlara ve insan topluluklarına doğrudan doğruya bağlanma isteği hemen
hiç yoktur. Ben tek başına düşünen bir insanım, dar anlamıyla hiç bir
zaman bütün yüreğimle ne devlete bağlı kalmışımdır, ne ana yurda, ne
dostlar çevresine, ne de aileye. Bütün bu bağlara karşı hiç eksilmeyen
bir yabancılık ve yalnızlık duygusu beslemişimdir. Bu duygum yaşlandıkça
daha da artmıştır. İnsan vahlanarak da olsa, başkalarıyla anlaşma ve
uzlaşmanın bir sınırı olduğunu açıkça görür. Bunu gören, gerçi,iç
temizliğini, kaygısızlığını azçok yitirir. Ama, buna karşılık,
başkalarının düşüncelerinden, alışkanlıklarından ve yargılarından geniş
ölçüde bağımsız, kalarak kendi dengesini hiç de sağlam olmayan bir temel
üstüne kurmaya kalkmaz.
Benim politik ülküm demokratik
ülküdür. Herkes saygı görmeli ama, hiç kimseye tapılmamalıdır. Bana
karşı insanların gereğinden çok saygı ve hayranlık göstermesi talihin
bir cilvesidir. Bunda benim kabahatim olmadığı gibi, hak etmiş de
değilim bunu. Bu aşırı saygı, benim cılız gücüm ve ardı arası gelmez
didinmelerimle bulduğum bir kaç düşünceyi anlamakta zorluk çekmelerinden
gelebilir. Çok iyi biliyorum ki, her hangi bir örgütü gerçekleştirmek
için, bir tek kişinin düşünmesi, buyurması ve toptan sorumluluk
yüklenmesi gerekir. Ama yönetilenler baskı altında olmamalıdır.
Yöneticilerini seçebilmelidirler. Zorbalığa dayanan otokratik bir düzen,
bence, kısa zamanda bozulur. Çünkü, zorbalık ruhça aşağılık insanları
çeker ve dâhi zorbaların yerine haydutların geçmesi şaşmaz bir yasadır
bence.
Albert Einstein
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder