Erdem,
ahlakça övülen mert, dürüst, güvenilir, fazilet, doğruluk… gibi
özellikleri haiz insanlar için kullanılan genel bir addır. Kişinin
kendini tanımasına yönelik bu sıfatlar daha da artırılabilir. Bu yüzden
olsa gerek ünlü filozof Sokrates, ‘Erdem insanın kendini bilmesi,
tanımasıdır’ der.
Bütün
dinlerde erdemli insanlar methedilmiştir. Toplum içinde kendinden emin
olunan insanların genel özelliği erdemli oluşlarıdır. Erdemli insan
yalan söylemez, kimseyi aldatmaz, verdiği sözü yerine getirir,
başkasının hakkına tecavüz etmez, insanların arkasından dedikodu yapmaz,
bir hakikati öldürmek için yalana sarılmaz, başkalarına şirin gözükmek
için inanmadığı değerleri savunmaz, her durumda adil olmaya azami gayret
gösterir, kendisi için istediği şeyleri kardeşleri için de ister,
hasetle ateşe odun taşımaz, kibirle küçülmez, bozgunculuk yapmaz…
İslam
inancında da iyiliğin, yüzlerin doğuya veya batıya çevrilmesi değil
hakikatin izini sürmek olduğu belirtilmiştir. ‘İyilik, yüzlerinizi doğu
ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik,
Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman
edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere,
yoksullara, yolda kalmışlara, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve
(özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı
veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda,
hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum
ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a
karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.’ Bakara; 177.
Bir
hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v) dikkat çekici bir mümin
tanımı yapmıştır: ‘Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali
vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa
şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete)
uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.’ Her durumda derin
bir tefekkür hali içinde varlığın mazmununu anlamaya çalışan insan!
Gerçek mümin işte budur! Kabullerini ve itirazlarını Hakkın rızasına
muvafık yapan insanın derecesini düşünün bir! Her türlü kebairin
işlendiği bir vasatta, hal ve hareketlerini Allah’ın rızasına muvafık
yapan erdemli insan! Hadis-i Şerifte belirtilen temel ahlaki ilkeler
ışığında hareket eden insana gıpta edilmelidir. Küçük bir menfaat için
kardeşine ihanet edenlerin, Kabilce bir bencilliğin, Karunca bir
biriktirmenin, Belamca bir ilmin, Firavunca bir yönetmenin
içselleştirildiği bir dünyada erdemli insanlara ne kadar ihtiyacımızın
olduğu aşikârdır.
Erdemli
insan, vicdanı ile nefsi arasında bir tercihle karşı karşıya kaldığında
hiç tereddüt etmeden vicdanının sesini dinler. Örneğin, bir başkasının
uğradığı haksızlık karşısında o kimsenin haberi dahi olmadan onu müdafaa
eder, öyle ki müdafaa ettiği kimse kendisine karşı nefsanî tutum
içerisinde bulunsa bile! Zira erdemli insan, yaptıklarını vicdanının
sesini dinlediği için yapmıştır ve bundan sonra da yapmaya devam
edecektir. Kendisini gammazlayarak küçüldüğünün farkında olmayan
insanlara karşı duyduğu acıyı, tıpkı Peygamberi gibi Rabbine yönelerek,
‘Rabbim bunlar bilmiyorlar, onları affet’ diyerek dua eder. Erdemli
insan, ne goygoycuların alkışlarına tenezzül edip sözü
değersizleştirerek bir menfaat umar, ne de bir mevki elde etmek için
ucuz yollara tevessül eder. Kabaran nefislere konfeti sunarak gökyüzünü
şenlendirdiğini zannedenlerin erdemden nasipleri kesilmiştir. Çok
uzaklarda gözü yaşlı bir mazlumun iniltilerini duyacak bir vicdana sahip
erdemli insanın, nefislerine esir olan insanların kahkahalarını duyacak
ne kulağı ne de vakti vardır!
Erdemli
insan, bütün güç ve kudreti kendi elinde tuttuğu Yüce Yaratıcıya
güvendiği için güçlenmiş kimsedir. Dünyanın ciflerinden mutluluk elde
etmek için vicdanını kalın bir şal ile örtenlerin yalancı umutlarının
beyhude bir heves olduğunun bilincindedir. Bulanık bir bilinçten
aydınlık bir tefekkür alanına geçidin olmadığını irfan ehli bilir.
Marifet, rızayı Rabbin yakınlığında aramaktır. O’nun yakınlığı Kaf
Dağı’nın arkasında saklı padişahların hazinelerinden daha değerlidir.
Erdemli insan Yüce Yaratıcının hoşnutluğuna taliptir. Zira O’nun
hoşnutluğu padişahların sofralarında değil, mazlumların yaralı
yüreklerini kazanmaktadır.
Vedat Aydın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder